Dünya çapında obezite sıklığı son birkaç on yılda artmıştır. Bunun nedeni yaşam tarzı değişiklikleri, teknolojinin ilerlemesi, azalmış fizik aktivite ile birlikte ucuz ve yüksek kalorili yiyeceklerle beslenmedir. Kısacası son yıllarda daha çok yiyor, daha az hareket ediyoruz. Obezite önemli bir halk sağlığı endişesidir ve yakın gelecekte de bu sorun devam edecektir. Anne obezitesi gebelikte tansiyon yüksekliği ile giden preeklampsi, gebelik şekeri ve sezaryen doğum dahil olmak üzere gebelikte görülen istenmeyen durum riskini artırır. Gebelikte kilo alınımı ve doğumdan sonra kiloların verilememesi, kadının ileriki hayatında obezite oluşumuna zemin hazırlar. Annenin sağlığı bebeğin rahim içinde gelişimi ve doğumdan sonraki hayatı üzerine önemli etkileri vardır.

Obeziteyi tanımlamak için en sık kullanılan ölçüm; vücut ağırlığının kilogram cinsinden, metre cinsinden boyun karesine bölünmesidir. Buna vücut kitle indeksi denir (BMI). Vücut kitle indeksi 25-30 kg/m2 arasında ise aşırı kilolu, 30 Kg/m2 üzeri ise obez, 40 Kg/m2 üstü ise aşırı obez olarak sınıflandırılır. Fakat bu ölçüt yanıltıcı olabilir. Mesela sporcularda aşırı kas kitlesi nedeniyle vücut kitle indeksleri yüksektir. Obezite için risk vücudun yağ oranın yüksek olmasıdır. Bu kısıtlamaya rağmen yine de en kolay ifade şekli vücut kitle indeksidir.

Utero-fetal programlama hipotezine göre bebeğin doğum sırasındaki kilosunun, daha sonraki hayatında hastalıkların gelişimi ile yakından ilgisi vardır. Özellikle gebeliğin ilk üç ayda anne obezitesi ile çocukluk çağı obezitesin ilişkili olduğu bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Bebek anne karındayken sürekli besinsel uyarıcıların etkisi altındadır. Bebek besinlerde bir eksiklik veya fazlalık olup olmadığına bakmadan plasentadan geçen besin çeşidine göre metabolizmasını düzenler ve programlanır. Bu programlanma bebeğin ilerideki yaşamını belirler. Kötü beslenen annelerin bebeklerinin gelecekte kalp hastalığı, hipertansiyon ve insüline bağlı olmayan şeker hastalığı gelişme risk yükselir. Dahası, bu anne karnındaki bebeğin programlanması nedeniyle obezite kendiliğinden kalıcı hale gelebilir. Obez kadınların kızlarına bakıldığı zaman çoğunda obezite gözlenmiştir.

Obezite ilgili problemlerin çıkmasında yağ dokusu önemli rol oynar. Yağ dokusu önemli bir dokudur. Beslenme, hormonal ve hatta yapısal destek sağlamak için vücutta önemli rol oynar. İhtiyaç halinde enerji vermek için yağları depolar. Yağ dokusu birçok bağışıklık hücresi ve önemli hücreler içerir. Bu hücreler ve yağ hücreleri hormonların yanı sıra vücuttu etkileyen sitokin ve kemokin denilene maddeleri üretir ve salgılar. Örneğin menapozdaki kadınların kanında saptanan östrojenin temel kaynağı yağ dokusudur. İşte bu maddeler arasındaki dengesizlik obezitede bir takım sağlık problemlerinin oluşmasına neden olur.

Anne obezitesi gebelikte bazı istenmeyen sonuçlara neden olabilir. Bu nedenle bu kadınların gebelik sırasında yakından takibi gerekir. Anne obezitesi düşükler ve ölü doğum için risk faktörüdür. Yapılan bilimsel çalışmalarda obez gebelerin, normal kilolu gebelere göre ölü doğum riskinin iki kat artığı gözlenmiştir. Bu riskin gebelik sırasında artan yüksek tansiyon ve gebelik şekeri ile yakından ilişkisi vardır. Obez gebelerde aynı zaman da preeklamsi denilen gebelikte tansiyon yüksekliği ve idrarda protein kaybı ile görülen hastalık riskide artmıştır. Gebelikte preeklampsi hem anne hem de bebeğin hayatı riske atan ciddi bir istenmeyen durumdur. Gebelikte tansiyon yükselme riski vücut kitle indeksindeki artma ile doğrusal olarak artar. Vücud kitle indeksindeki her 5-7 kg/m2 artışı için, preeklamsi riskinde buna karşılık gelen iki kat artışı vardır.

Obez kadınlarda doğum sürecinde ve doğumda komplikasyon riski artar. Annenin vücut kitle indeksi artıkça başarılı vajinal doğum yapma şansı azalır. Normal kilolu kadınlarla karşılaştırıldığı zaman obez kadınlarda sezaryen oranı 2-3 kat artmıştır. Bu artış hem ilk gebelik hem de daha önce doğum yapmış kadınlar için geçerlidir. Bu kadınlarda doğum süresi de uzamıştır. Aynı durum gebelik sırasında aşırı kilo almış kadınlarda da gözlenir.  Yine obez kadınlarda sezaryen sonrası vajinal doğum yapma olasılığı da azdır.  Doğum komplikasyonu olan enfeksiyon ve damarlarda pıhtı oluşumu nedeniyle risk altındadırlar.

Bebek üzerinde etkilerine gelindiğinde en önemli endişe anne karnında ileri derecede büyük bebek olmasıdır. Bebeğin doğum kilosu annenin vücut kitle indeksi artıkça artar. Obezlerde yetersiz emilim, daha fazla annenin metabolik talebi, anne dolaşımında östrojen ve insülin seviyelerinde artma nedeniyle folik asit miktarı azalır. Bu nedenler obez kadınlarda nöral tüp defekti denilen beyin-omirilik sistemini ilgilendiren doğum kusurunda %7’lik artmaya neden olduğu öne sürülmüştür.

Anne obezitesi artan gebelik şekeri ile yakından ilişkilidir. Bunun nedeni henüz tam olarak bilinmese de, artan insülin direnci sorumlu tutulmaktadır. Normal gebelikte plasentadan salgılanan insülin karşıtı hormonların giderek artan miktarda üretilmesi nedeniyle, artan insülin direnci vardır. Bu artan insülin direnci kanda yağ miktarını artırarak bebeğin büyümesi ve gelişimini sağlarlar. Fakat obez kadınlarda insülin direnci normal kilolu kadınlara göre yüksektir. Bu da bebekte kilo artımına neden olur.

Anne obezitesi ve ona eşlik eden istenmeyen durumlar hem annelerin hem de bebeklerin sağlığını olumsuz etkilemektedir. Çocukluk çağında şeker hastalığı ve obezite riskini artırmaktadır. Aşırı kilolu ve obez kadınlar hamile kalmayı düşünüyorsa, beslenme ve kilo konusunda uzman görüşü almalıdır. Tam bir muayene ve testlerle değerlendirilmelidir. Hamilelik öncesi kilonuzun %5-7’sinin verilmesi gebelikte görülen istenmeyen durumların riskini oldukça azaltır.  Sağlıklı beslenme, artmış fizik aktivite ve egzersiz sağlıklı bir gebelik geçirmenize yardımcı olur. Düzenli kontrollerinizi aksatmayın